İstanbul'un
Anadolu yakasında oturanların bir çoğunun, belki de neredeyse her gün geçtikleri
bir semttir Söğütlüçeşme. Çoğu kez, Söğütlüçeşme'ye özel olarak gidilmez, başka bir yere
giderken yaya olarak ya da araçla geçilir bu semtten veya Söğütlüçeşme'de
dolmuştan, otobüsten inilip metrobüse binerek Avrupa yakasına geçilir.(2009'a dek böyle bir şey söz konusu değildi ve günümüzde, her gün on binlerce
kişinin kullandığı Söğütlüçeşme Metrobüs
İstasyonu'nun yerinde geniş bir otopark vardı.) Bazı firmaların isteği
doğrultusunda işe giriş evrakları tamamlanırken Kadıköy Verem Savaş
Dispanseri'ne uğrayıp sağlık raporu almak veya Söğütlüçeşme ile Hasanpaşa
arasında yer alan Kadıköy Belediyesi'ne işinizin düşmesi Söğütlüçeşme'ye gitmek
için istinai durumlardan bir kaçı olabilir. Aslında, Söğütlüçeşme, Bağdat
Caddesi ve Hasanpaşa yönünden gelenler için Kadıköy'ün merkezinin giriş
kapısıdır ve her daim işlektir.
Söğütlüçeşme'den bahsederken, uzun yıllar boyunca bu semtin Kuşdili'ne doğru uzanan sokaklarında
kurulan, şehiriçi trafiği alt üst ettiği için şoförlerin sürekli söylenme
sebebi olan, her salı günü yalnızca civar ve İstanbul'un farklı semtlerinden
değil, Kocaeli, Sakarya gibi yakın illerden de yüzlerce kişinin Adapazarı
Ekspreslerle gelip, Söğütlüçeşme Tren İstasyonu'nda inip yürüyerek ulaştıkları
ve bir kaç yıl önce Hasanpaşa ile Fikirtepe arasındaki yeni yerine taşınan,
Kadıköy'ün meşhur salı pazarını hatırlamamak olmaz.
Bugün ise
neredeyse sadece metrobüs ve minibüs duraklarıyla, uzun süredir atıl kalmış
tren istasyonunun altında uzanan, kimi zaman güvenlik sorunları ile gündeme
gelen, iki yılı aşkın süredir büyük bölümü demir parmaklıklarla çevrilmiş olan
ancak bu uygulamanın güvenlik sorununu çözmeyip, aksine daha da büyüttüğü geniş
parkıyla anılan bu küçük semt,
adını bir zamanlar, özellikle, Kadıköy'ümüzün en
önemli akarsuyu olan Kurbağalıdere'ye yakın bölümlerindeki söğüt ağaçlarından
ve semtin oldukça zengin su kaynaklarından, pınarlarından almaktadır.
Zamanında, semtin su kaynakları o denli boldur ki biraz sonra bahsedeceğim, bir
zamanlar semtte hizmet veren Tarihi Söğütlüçeşme Hamamı tamamen bu sularla
beslenir.
Söğütlüçeşme
Semti kabaca Kuşdili, Yeldeğirmeni, Hasanpaşa ve Altıyol’la çevrilidir. Toprakları
idari olarak Kadıköy İlçesi’nin Rasimpaşa, Osmanağa ve Hasanpaşa Mahallelerinin
bir bölümünü kapsar ve küçük denilebilecek bir alana yayılır. Ne var ki bu
küçük semt önemli bir tarihe ve birkaç önemli tarihi yapıya ev sahipliği yapar.
Bu eserlerin başında unutulmuş, herkesin uzaktan görüp ne olduğunu anlamadığı,
düşünmediği ya da belki de görmediği bile önemli bir tarihi yapı gelir;
Söğütlüçeşme Hamamı.
Söğütlüçeşme
Hamamı, 1875 Yılında Abidin Bey adında bir zat tarafından yaptırılmıştır ve
Söğütlüçeşme Camii ile tren yolu arasında set üstünde yer alır. Ne var ki
sürekli yapılan dolgu ve yükseltmelerle bugün çukurda kalmaktadır. Az önce
belirttiğim gibi Söğütlüçeşme’nin zengin su kaynaklarıyla beslenen bu hamamın
bugün sadece kubbesini görmek mümkündür, hamam ise artık yer altında kalmıştır
ve son derecede bakımsız bir şekilde olup kaderine terk edilmiştir. Şu anda
çevresi, yenilenen Haydarpaşa-Pendik Demiryolu hattı dolayısıyla şantiye
halinde. Dilerim 141 yaşındaki bu tarihi yapı restore edilir ve yeniden hizmete
açılır.
Semtin en fazla tanınan yapısı olan Söğütlüçeşme Camii ise aslında oldukça yakın sayılabilecek bir tarihte, 1963 yılında inşaa edilmeye başlanmış olup, 1965’te ibadete açılmıştır. Çok eski Kadıköy'lüler bu camiden Kuşdili Camii diye söz ederler kimi zaman. Mimarı Fevzi Hascan’dır. Genel anlamda Selçuklu-Osmanlı Mimarisinin özelliklerine sahiptir. Dış cephesi, Küfeki taşı ile kaplı olmasının dışında oldukça sadedir. Roma ve Bizans Döneminde kullanılmaya başlanan ve ‘İstanbul taşı’ olarak da bilinen Küfeki taşının en önemli özelliği topraktan çıktığı andan itibaren her türlü işleme uygun olup kolay işlenmesi ve havayla temas ettikten sonra, havada bulunan karbondioksiti emerek sertlik, dayanıklılık ve güç kazanmasıdır.
Caminin dış cephesinin sadeliğinin aksine, caminin içi oldukça zengin çini süslemelerine sahiptir. Bu caminin ilginç bir özelliği ise, inşaa edildiği dönem dolayısıyla Osmanlı Devleti’nin ve saltanatın sona ermesinin üzerinden 40 yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen, padişahın halktan ayrı olarak namaz kılmasını sağlayan ‘Hünkar mahfili’nin bulunmasıdır.
Caminin altı ise çarşıdır ve ağırlıklı olarak mefruşat ve iç giyim ürünleri satılır.
Söğütlüçeşme
Semtinin önem taşıyan mekanlarından birisi de, çocukluğumdan beri her önünden
geçtiğimde dua etmeyi ihmal etmediğim, (özellikle Bahariye İlkokulu’nda
okuduğum ilkokul yıllarımda neredeyse her gün önünden geçerdik.) halen daha
arada bir gidip ziyaret ettiğim Mahmud Baba Türbesi’dir.
Söğütlüçeşme’nin Kuşdili
Semti ile sınırında, eski Kuşdili Çayırı’nın yanı başında, Kadıköy İtfaiye İstasyonu'nun sokağında yer alan bu türbe ve
çevresindeki mezarlık, manevi havası, kedileri ve yaz sıcağında bile
serinliğiyle bana her daim huzur vermiştir. Kadıköy’ün göbeğinde, Eski İstanbul’dan
bir köşedir adeta.
Doğum
tarihi tam olarak bilinmeyen Mahmud Baba, 1850 yılı civarında vefat etmiştir.
Kadiri Tekkesi’nin erenlerindendir ve yıllarca bu bölgede himmet dağıtmıştır.
Bir rivayete göre Sultan Abdülmecid Han’a haber göndererek, o gün hamama
gitmemesini, hamamın kubbesinin çökeceğini bildirir. Bu uyarıya kulak asmayan
sultan tam hamama girmeye hazırlanırken kuvvetli bir deprem olur ve hamamın
kubbesi yıkılır. Bunun üzerine Sultan Abdülmecid, Mahmud Baba Hazretleri için
Kuşdili Çayırı’nın yanında bir dergah yaptırır ve Mahmud Baba, ömrünün sonuna
dek bu dergahta yaşar, vefat edince de, şimdi bile çevresine huzur saçan bu
dergahın bahçesine defnedilir.
1742-1805 Yılları
arasında yaşamış, Celvetiye Tarikatı’na mensup Hafize Ana
ve 1915 senesindeki
Ermeni tehcirinde, bir çok Ermeni'nin yaşamını yitirmesinden sorumlu tutulan,
son sözleri ‘’ Sevgili vatandaşlarım! Ben bir Türk memuruyum, sadece aldığım
emri yerine getirdim. Sizlere yemin ederim ki ben masumum, vicdanım rahat çünkü
sürgün edilen tüm Ermenilere insanca davrandım, zulüm etmedim. Son sözüm bugün
de budur, yarın da budur. Yabancı devletlere yaranmak için beni asıyorlar.’’ Olan,
1919 yılında Padişah Sultan Vahdettin’in döneminde, şeyhülislamın fetvasıyla
idam edilen ve vasiyeti üzerine Kadıköy Kuşdili Çayırı’ndaki Mahmud Baba
Türbesi’nin de içinde bulunduğu bu mezarlığa defnedilen Yozgat Boğazlıyan
Kaymakamı Kemal Bey de bu mezarlıkta istirahat eden diğer isimlerden. 1919 Yılında
idam edilen Kemal Bey, 1922 Yılında, Mustafa Kemal Atatürk’ün girişimiyle TBMM’de
çıkartılan bir kanunla ‘milli şehit’ ilan edilmiştir.
Mahmud Baba
Türbesi’nin içinde yer aldığı bu tarihi kabristanın bakımını tamamen gönüllü
olarak, oldukça kısıtlı imkanlarla Tevfik Bey üstlenmiş. Büyük bir özenle, bir
zamanlar terk edilmiş, bakımsız kalmış, her yanını otlar bürümüş olan mezarları
her gün sulayan, bakımını yapan, kimi zaman çamaşır sularıyla mezar taşlarının
üzerlerindeki çamurları bile temizleyen Tevfik Bey, aynı zamanda takdir edilesi
bir hayvan sever. Bu kabristanda onlarca kediyi besliyor ve eski bir İstanbul
geleneğini yerine getiriyor. Kendisine destek olmak isterseniz, konserve kedi
mamaları getirip teslim edebilirsiniz.
İşte doğma
büyüme bir Kadıköy’lü olarak sayısız kez geçtiğim, bir çok mutlu, mutsuz anımın
bulunduğu aşina olduğum kadim bir semt Söğütlüçeşme ve hayatın telaşı,
koşuşturması içerisinde görmediğimiz, göremediğimiz değerleri, güzellikleri…
Sevgiyle ve huzurla kalın...
Dipnot 1:
Söğütlüçeşme'den bu denli bahsetmişken, her gün metrobüse inip binen ve Söğütlüçeşme Parkı'nın içinden geçenler için birer dost yüz haline gelmiş olan, parkın içinde , köprünün altında bir birinden lezzetli poğaça ve simit satan güler yüzlü abimizi, ebegümeci, ıspanak, kağıt mendil vs. satarak Fikirtepe'deki evinde yaşam mücadelesi veren Saliha Teyze'mizi ve daha bir çok emekçiyi de anmamak olmaz.
Dipnot 2:
Bazı tarihi bilgilerde:
Söğütlüçeşme'den bu denli bahsetmişken, her gün metrobüse inip binen ve Söğütlüçeşme Parkı'nın içinden geçenler için birer dost yüz haline gelmiş olan, parkın içinde , köprünün altında bir birinden lezzetli poğaça ve simit satan güler yüzlü abimizi, ebegümeci, ıspanak, kağıt mendil vs. satarak Fikirtepe'deki evinde yaşam mücadelesi veren Saliha Teyze'mizi ve daha bir çok emekçiyi de anmamak olmaz.
Dipnot 2:
Bazı tarihi bilgilerde:
-Kadıköy’ün kitabı (Tamer Kütükçü, Ötüken Yayınları
s.116-117)
-İstanbul’un Evliyaları. (Pamuk yayınları, s.222)
-Türkiye Anıtlar Derneği internet sayfası, Söğütlüçeşme
Camii.
Kaynaklarından yararlandım.
Kullanılan fotoğrafların tamamı (Farklı internet sitelerinden bulduğum, Söğütlüçeşme trenyolu
köprüsünün 1970’li yılların başındaki görünümü, Söğütlüçeşme Tren İstasyonu'nda çekilmiş eski fotoğraf ve İstanbuldaki camiler.com
sayfasına ait Söğütlüçeşme Camii’nin içindeki çini işlemelerini gösteren
fotoğraf hariç) 2014,2015 ve 2016 yıllarında kendi çektiğim fotoğraflardır.
çok güzel; bilgilerimi tazeledim..tebrik ederim.
YanıtlaSilBu güzel yorumunuz için size çok teşekkür ederim. Sevgiler.
SilElinize sağlık Berk Erkent; güzel bir çalışma olmuş. Değerli bilgiler için teşekkürler.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim bu güzel yorumunuz için. Sevgilerimle.
Silİnanılmaz güzel yazmışsınız. Kadıköy'ün akıp giden havası içerisinde bunları görebilmek için iyi bir çift "göz" lazım gelir.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Hüseyin Bey. Güzel yorumunuzla beni mutlu ettiniz. Sevgiler.
SilTeşekkürler bu bilgileri paylastiginiz için
SilTEŞEKKÜRLER. BU DOYURUCU BİLGİLER İÇİN. TARİHİ BİLMEK GELECEĞE IŞIK TUTAR...
YanıtlaSil