23 Ocak 2019 Çarşamba

Samimi, Sıcak, Huzurlu ve Kendine Özgü Bir İstanbul İlçesi; Bayrampaşa


Bayrampaşa, bundan üç yıl öncesine dek, hakkında fazla bir bilgimin olmadığı, neredeyse yolumun hiç düşmediği bir ilçeydi. Ne zaman ki 2017 baharında, bir iş çıkışı metrodan, adını ilk kez Ahmet Kaya’nın ‘Tezgahtar Nebahat’ şarkısında duyduğum Sağmalcılar İstasyonu’nda inip Bayrampaşa Sokaklarını arşınlamaya başladım, o gün bugündür bu semt ve ilçe benim vazgeçilmezlerim arasında yer almaya başladı. Dışarıdan bakıldığında çok çekici gelmeyen, içine girildiğinde ise kolay kolay vazgeçilmeyen, halen devam eden mahalle kültürü, sıcakkanlı ve samimi insanları, Balkan mutfağının bir birinden leziz tatlarını tadabileceğiniz pastaneleri, şarküterileri ve kendine özgü kültürüyle benim gibi samimiyete, sıcak mahalle kültürüne gönül verenlerin çok seveceği, güçlü dostlukların, dayanışmanın hüküm sürdüğü bir ilçe Bayrampaşa. Yaklaşık, üç yıldır, hemen hemen her hafta bir kez gidip havasını soluduğum, sıcacık çay ve lezzetli trileçeler eşliğinde Altıntepsi’de Günnehar Ağabeyimin mekanında koyu muhabbetlere daldığım, birçok arkadaşımın bulunduğu, Demirkapı Caddesi’nin o cıvıl cıvıl havasını soluyup, sokalar, ekşimikli biberler, kuru etler satın aldığım, yazın Beşkardeşler’in dondurmasıyla sokaklarında turladığım sıcacık, çok sevdiğim bir ilçe Bayrampaşa…
Dilerseniz, şimdi bu güzel ilçeyi biraz tanıyalım ve ilçenin tarihçesini keşfetmek için geçmişe uzanalım.

Geçmişten Bugüne Bayrampaşa

Bugünkü Bayrampaşa İlçesinin kapladığı topraklar, Bizans ve Osmanlı Dönemi boyunca tarım alanı ve mesire yeri , İstanbul’un fethi esnasında ise karargah ve cephanelik olarak kullanılmıştır.

Yüzyıllar boyunca, ülkenin en lezzetli ve kaliteli enginarının ve baklasının yetiştiği bu bölgenin, özellikle; Topkapı ile Edirnekapı arasından sur dışına çıkar çıkmaz başlayan meşhur Bayrampaşa Bostanlarında yetişen enginarı, tüm ülke çapında nam salmış olup, bugün Bayrampaşa’da; Şehir Parkı’nda sembolik olarak yetiştirilen enginarı saymazsak, hiç enginar yetişmediği halde, halen daha uzun saplı, büyük başlı, kılçıksız enginar Bayrampaşa Enginarı olarak anılmaktadır. Bugün ilçede, Kadife Kavşağı'nda içinde enginar şeklinde fıskiyelerin bulunduğu bir süs havuzu, İsmetpaşa ve Muratpaşa Mahallelerinin arasında; Eski Cezaevi Kavşağı'nda bir enginar heykeli ve Yenidoğan Mahallesi'nde Enginar adını taşıyan bir sokak Bayrampaşa'da enginardan bugüne yadigar kalanlardır.

Bizanslıların Lykos , Osmanlıların ise Bayrampaşa Deresi adını verdiği, İstanbul genelinin aksine  akarsular açısından hayli yoksul olan Tarihi Yarımada’nın (Suriçi) tek akarsuyunun da topraklarında hayat bulduğu  bugünkü Bayrampaşa İlçesi, 1453 senesinde İstanbul’un fethi esnasında da bugünkü Zeytinburnu İlçesi ile beraber oldukça  önemli bir rol üstlenmiş, Fatih Sultan Mehmed  yönetimindeki Osmanlı Ordusu, bu bölgelerde karargah kurmuştur. Hatta, Bizans Surlarını Sulukule Kapısı civarından delmeyi başaran ilk top atışlarının Bayrampaşa’dan, bugün içerisinde büyük bir Fatih Sultan Mehmed Heykelinin de bulunduğu Fatih Parkı’ndan gerçekleştiği rivayet edilir.


Hem coğrafi, hem doğal güzellikleri açısından, hem de tarihi açıdan bu denli önem taşıyan bugünün Bayrampaşa İlçesine ait topraklarda, bilinen ilk yapı, ilk yaşam alanı ise 16 yy.da inşa edilmiş olan Ferhatpaşa Çiftliğidir. Bu tarihten, Sultan 2.Mahmud’un emriyle inşa edilen ve bugün Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü olarak kullanılan Maltepe Kışlası’nın (Asakir-i Mansure adında bir askeri hastane olarak yapılmıştır) inşa edildiği 1827 yılına dek geçen 250 yılı aşkın süre zarfında kurulan Bayrampaşa Çiftliği, Cicoz Çiftliği, Demirkapı Çiftliği gibi çiftlikler dışında ilçe topraklarında herhangi bir yerleşim ve yapılaşma görülmemiştir. Ferhatpaşa Çiftliği’nin nereden nereye geldiğini, çiftlikten ayrılan parçaları ve bugün halen çiftlik arsasında mevcut olan tarihi eserlere aşağıda detaylıca değineceğim ancak dilerseniz, önce, ilk yerleşimin 19.yy sonlarında başladığı Bayrampaşa’nın o tarihten bugüne geçirdiklerini ve değişimini kısaca ele alalım.
 Osmanlı’nın Avrupa’daki toprak kaybına paralel olarak, Balkan coğrafyasından İstanbul’a göç etmek zorunda kalan vatandaşlarımız yaşamak için Bayrampaşa’yı seçerler. İlk önce 19 yy.ın sonlarında, ardından 1920’li yıllardaki ikinci göç dalgasıyla beraber Bayrampaşa Bostanlarının yakınında,  Maltepe Kışlası’nın arka tarafında, ziyaret edenlerin diledikleri kadar üzüm yiyebildikleri, ancak dışarıya üzüm çıkartmalarının yasak olduğu Bayrampaşa’nın ünlü Numune Bağlarının (bugün üzerinden Numunebağ Caddesi geçer) yanı başında göçmenlerin yaşadığı küçük bir yerleşim birimi kurulmuş olur.


O dönemde Kışlaarkası olarak anılan bu sevimli köy, bugünkü Bayrampaşa’da  yerleşimin başladığı ilk alandır ve bugün Bayrampaşa’nın Orta ve Yenidoğan Mahallelerinin sınırları içerisine denk düşer. Eski Yugoslavya ve Arnavutluk’tan da yıllarca devam eden göçler sonucu bölgede nüfus giderek artar. 1950 senesine gelindiğinde, halkının daha çok sağmal inek yetiştiriciliğiyle meşgul olmasından yola çıkarak bu köye Sağmalcılar adı verilir.

  Artık, Bayrampaşa sadece enginarı, baklası ve üzümüyle değil, bir birinden lezzetli, doğal süt ürünleri ve sütüyle de meşhurdur. 1950’li ve 1960’lı yıllardaki Anadolu’dan İstanbul’a olan ilk büyük göç dalgalarından Sağmalcılar da payına düşeni fazlasıyla alır. En çok Karadeniz, ardından da İç Anadolu bölgesinden göç gözlemlenir bu sevimli köye. 1956-1957 yıllarında, Suriçi’nde Vatan ve Millet Caddeleri açılırken, evleri istimlak edilen vatandaşlarımız da yaşamak için kendilerine, Topkapı Surlarının hemen dışındaki , Bayrampaşa Bostanlarının ardında gizlenmiş bu şirin köyü tercih ederler. 1960’lı yılların başında, devlet Sağmalcılar ve civarını sanayi bölgesi olarak belirler. Böylelikle, ilçenin bugün özellikle Eyüp İlçesiyle olan sınırında, Yenidoğan Mahallesi sınırları içerisindeki bölümünde fabrikalar kurulmaya başlar. Şehir içinde kaldığı için taşınmasına karar verilen Sultanahmet Cezaevi’nin de yeni adresi Sağmalcılar Köyü olarak belirlenir ve 1968 yılında, 2008’e dek  tam 40 yıl boyunca hizmet verecek olan Sağmalcılar Cezaevi hizmete girer. 
Aynı dönemde Sağmalcılar Köyü giderek batıya ve kuzeye doğru genişlemeye başlamış, İsmetpaşa, Murat Mahallesi, Kartaltepe, Altıntepsi ve daha çok Boşnak vatandaşlarımızın yaşadığı Yıldırım Mahallesi kurulmuştur. 1962 Yılında Sağmalcılar’ın belediye olmasına karar verilir…

Herşey o kadar hızlı olmuştur ki…Topu topuna 10-15 yıllık bir zaman dilimi içerisinde Sağmalcılar’da korkunç bir nüfus patlaması gerçekleşmiş, enginar bostanları, üzüm bağları yerlerini beton binalara, fabrikalara bırakmış, bir zamanlar pırıl pırıl akan Bayrampaşa Deresi önce kurumuş, sonra üzerinden yol geçirilerek tamamen tarihe karışmış ve bir zamanların temiz havası, bostanları, deresi, üzüm bağları ve birçok güzelliğiyle nam salan Sağmalcılar Köyü, köy özelliğini tamamen yitirmiş ve hızlı, plansız büyümeye kurban gitmiş, çarpık yapılaşmanın görüldüğü, İstanbul’un az gelişmiş bir dış mahallesi görünümüne bürünmüştür.
Ne yazık ki,bu hızlı ve plansız büyümenin çok ağır olan bedelini yine halkımız ödeyecek ve 1970 senesi Sağmalcılar için çok acı bir sene olarak tarih sayfalarında yerini alacaktır. Herşey 13 ekim 1970 günü, Sağmalcılar’da dokuz kişinin birden benzer şikayetlerle hastaneye  başvurmalarıyla başlar.
Belirtiler, kolerayı işaret etmektedir ve bu dokuz hastadan bir tanesi hastalık sonucu hayatını kaybeder. İlk başta, sağlık bakanlığı, halkın paniğe kapılmaması açısından hastalığın kolera olmadığını, şiddetli bağırsak iltihabı (gastroenterit) olduğunu bildirir, ancak ne var ki birkaç gün içerisinde artık salgının saklanacak hali kalmamıştır. Sağmalcılar’da koleradan hayatını kaybeden ilk kişi olan 35 yaşındaki Sadık Albayrak’ın  ardından ertesi gün üç kişi daha vefat eder. 100’lerce insan aynı belirtilerle hastanelere başvurur. Sağmalcılar, korkunç bir kolera salgınıyla mücadele etmektedir.
Salgının sebebi, bölgedeki binaların atık giderlerinin içme suyuna karışması ve altyapısız şehirleşmedir. Salgına sebebiyet veren mikroplu suyun, Murat Mahallesi’ndeki bir su kulesinden mahallenin çeşmelerine dağıldığı tespit edilir.







Salgın boyunca Sağmalcılar’da oturan birçok vatandaşımız, hastalığa yakalanmaktan korktukları ve sürekli ambulans sireni duymaktan, cenaze arabası görmekten bunaldıkları için İstanbul'un diğer mahallelerinde oturan yakınlarının yanlarına misafirliğe giderler, Aksaray’dan Sağmalcılar’a yolcu taşıyan otobüsler hiçbir durakta durmadan Sağmalcılar’a gidip gelirler ve bu otobüsler her defasında kireçli sularla yıkanırlar. Fatih’te, Suriçi’nde oturanlar korkudan surların dışına çıkmaya çekinirler,


koleraya karşı koruduğu söylenen limon kara borsaya düşer, dönemin başbakanı Süleyman Demirel, salgın bölgesini ziyaret eder, bu hastalığın bir takdir-i ilahi olduğunu söyler ve kanalizasyonun yer altına alınması gerektiğini dile getiren komşu belediye Esenler’in belediye başkanını azarladıktan sonra Ankara’ya geri döner,
Yunanistan ve Bulgaristan Türkiye ile olan sınır kapılarını bir süreliğine kapatır…1970 yılının sonlarına doğru salgın sona erer, ancak bilanço ağırdır; resmi rakamlara göre 50, gerçek rakamlara göre ise 100’ün üzerinde insan hayatını kaybetmiş, 100’lerce insan hastalıkla boğuşmuştur.
Salgın sona erse de , İstanbullular için Sağmalcılar denilince ilk akla gelen şey koleradır ve insanlarımız halen daha bu isimden çekinmektedirler. Bunun üzerine, Sağmalcılar ismi, adını Sultan 4.Murad Döneminde sadrazamlık yapmış olan Bayram Paşa’nın bu bölgedeki çiftliğinden ve yüzyıllardır, Sağmalcılar’ın yanı başında kurulduğu bostanların, çayırların ‘Bayrampaşa’ olarak anılmasından yola çıkarak Bayrampaşa olarak değiştirilir.
1990 yılına gelindiğinde, nüfusu daha da artmış, daha da gelişmiş olan Bayrampaşa, o güne dek bağlı bulunduğu Eyüp İlçesinden ayrılarak başlı başına bir ilçe statüsüne getirilir.
Bugün Bayrampaşa İlçesi; Esenler, Eyüp, Gaziosmanpaşa ve Zeytinburnu İlçeleriyle çevrili, denize kıyısı olmayan, küçük bir yüzölçümüne sahip olmakla beraber, sınırları içerisinde Büyük İstanbul Otogarı, İstanbul kuru gıda hali, İstanbul yaş sebze meyve hali, İstanbul Gıda Borsası, Bayrampaşa Şehir Parkı (Adapark), Forum İstanbul Avm gibi birçok önemli noktayı sınırları içerisinde barındıran bir İstanbul ilçesidir. Terazidere, Vatan, Orta, Yenidoğan, Altıntepsi, Kocatepe, İsmetpaşa, Muratpaşa, Yıldırım ve Cevatpaşa adında 11 tane mahalleden oluşur.
Suriçi’nin en önemli arterlerinden Vatan Caddesi’ni 2.Çevreyolu’na ve Avrupa’ya bağlayan Avrupa Otobanı, ilçenin tam ortasından geçer,

ilçe merkezi bu otoyolun güneyinde Yenidoğan, Orta, Vatan ve Altıntepsi Mahallelerinin önemli birer bölümünü ve otoyolun kuzeyindeki İsmetpaşa ve Muratpaşa Mahallelerinin birer bölümünü kapsar. İlçenin ana eksenini ise Orta ve Yenidoğan Mahalleleri arasında uzanan, üzerinde bir çok dükkan ve mağazanın yer aldığı Demirkapı Caddesi, Orta ve Vatan Mahallelerini ayıran ve Demirkapı Caddesi’ne paralel uzanan Bağlar Caddesi ve üzerinde bir çok banka şubesi bulunduğu için Bankalar Caddesi olarak da anılan, Bayrampaşa Belediyesi Binası’nın da bulunduğu Abdi İpekçi Caddesi oluşturur. Ulaşım açısından oldukça merkezi bir noktada bulunan ilçeden M1 Havalimanı-Yenikapı ve T1 Topkapı-Habibler Tramvayı geçmektedir. M1 üzerindeki Bayrampaşa/Maltepe, Sağmalcılar, Kocatepe, Otogar ve Terazidere İstasyonları ile T1 üzerindeki TopçularRami, Sağmalcılar, Bosna/Çukurçeşme ve Al Fuat Başgil İstasyonları da ilçe sınırları içinde kalmaktadır.
Şimdi dilerseniz, ilçemiz sınırları içerisinde bulunan tarihi eserler hakkında sırasıyla bilgi edinelim.

Bayrampaşa İlçe Sınırları İçerisindeki Tarihi Eserlerimiz

1) Ferhatpaşa Çiftliği ve Barındırdığı Sayısız Tarihi Eserler


Arnavut kökenli olup, Sultan 3.Murat Dönemi’nde sadrazamlık görevinde bulunmuş olan Ferhat Paşa, bugün ilçenin Esenler ilçesiyle sınırının olduğu batı kesiminde, Altıntepsi Mahallesi sınırları içerisinde, 6 milyon metrekarelik bir alan üzerinde devasa bir çiftlik ve bu çiftliğin içerisinde bir de küçük saray yaptırmıştır. Ne var ki, bir çok başarıya imza atan, savaşlar kazanan ve Serdar Ferhad Paşa olarak da anılan Ferhat Paşa, 1595 yılında amansız rakibi Sinan Paşa’nın entrikaları sonucu idam ettirilir.

Öldürüleceğini anlayınca, kaçarak kendisine ait olan bu çiftliğe saklanan paşa, yakalanarak Yedikule Zindanları’na götürülür ve burada öldürülür. Ferhat Paşa’nın ölümünün ardından çiftlik arsasına devlet tarafından el konulur. Ancak, 12 yıl kadar sonra 1607’de Sadrazam Derviş Paşa’nın Sultan 1.Ahmed’e yaptığı müracaat sonucunda çiftlik arsası Ferhat Paşa’nın yetim kalan çocuklarına verilir.


İlerleyen yıllarda, Ferhat Paşa’nın varisleri tarafından başka kimselere satılan çiftlik arsasını son olarak 1886 yılında, Yunanistan’dan göç eden İbrahim Turhan satın alır. Turhan, çiftliği satın aldığında Ferhat Paşa’nın yaptırmış olduğu saray çoktan harap hale gelmiş ve yıkılmıştır, ancak Turhan bu arsaya bugüne gelebilmiş olan çok zarif bir çiftlik evi yaptırır.

Ne var ki, 300 yılı aşkın süre boyunca 6 milyon metrekarelik alanı korumayı başaran Ferhatpaşa Çiftliği, 20 yy. boyunca giderek küçülür. İstanbul’daki nüfus artışından Bayrampaşa da payına düşeni fazlasıyla alır. Bu nüfus artışı, elbette ki Ferhatpaşa Çiftliği’ni de etkiler ve çiftlikten ayrılan ilk büyük parça bugün Bayrampaşa’nın çekirdeğini oluşturan mahallelerden birisi olan Altıntepsi Mahallesi’nin kapladığı alan olur. Bu topraklar, Balkan göçmeni kardeşlerimize bedelsiz olarak verilmiştir ve adeta cenneti andıran bu topraklar o denli güzel, havadar, derelerle süslü ve yemyeşil bir yerdir ki bir yerdir ki üzerinde kurulan mahallenin ismi ‘Altın tepside sunulmak’ deyiminden yola çıkarak Altıntepsi olur. O dönemden bugüne uzanan yaklaşık 100 yıllık zaman dilimi içerisinde çiftliğin geri kalan kısmının bir bölümü yol geçirilerek istimlak edilir, 1985 yılında Topkapı’dan taşınmasına karar verilen İstanbul Otogarı’nın Ferhatpaşa Çiftliği’nin arazisi üzerine yapılması uygun görülür ve 1993 yılında, inşaatı biten Büyük İstanbul Otogarı hizmete açılır.




Hatta, otogar hizmete girdiği ilk yıllarda Ferhatpaşa Otogarı olarak anılacaktır.

 Bayrampaşa’nın Kocatepe Mahallesi’nde yer alan Forum İstanbul AVM, İstanbul yaş sebze meyve hali, ve kuru gıda halinin de bir bölümü yine Ferhatpaşa Çiftliğinden alınan arsanın üzerinde kurulmuştur. (Diğer bölümleri ise daha kuzeyde yer alan ve yine Bayrampaşa’nın zamanındaki en önemli çiftliklerinden birisi olan Cicoz Çiftliği’nin arsası üzerindedir.) Hayattepe Konutları ve 2011’de açılıp, çok kısa bir süre sonra iflas eden ORA AVM ise Ferhatpaşa Çiftliği’nden ayrılan son parçadır. Sonuç olarak, 6 milyon metrekarelik bir alan üzerine kurulan Ferhatpaşa Çiftliği’nden bugüne sadece 80.000 m2 lik bir alan kalmıştır.
Bugün, bu arsanın Esenler Metro İstasyonu’nun doğusundaki, otoyolun üzerinden geçen yaya geçidinin kuzeyinde kalan bölümü İbrahim Turhan’ın varislerine aittir. Bu bölümde bugüne gelebilmiş en önemli yapı İbrahim Turhan’ın yaptırdığı konaktır. 2007 yılında, Turhan’ın kızı, ülkemizin ilk kadın doktorlarından Nesibe Batıyol’un 101 yaşında vefat etmesinin ardından şu an bu konakta yaşayan bulunmamaktadır. Nesibe Batıyol’un anısına Bayrampaşa Altıntepsi’de bir sokak onun adını taşımaktadır. Bu bölümde bugüne gelebilen bir diğer eser ise çiftlik konağının hemen güneyinde zamanında ahır olarak kullanılmış olan yapıdır.
Ferhatpaşa Çiftliği’nin üst geçidin güneyinde yer alan ve devlete ait olan bölümü ise, - ne yazık ki değeri bilinmeyen- bir açık hava müzesini andırır adeta. Özellikle de su yapıları açısından oldukça zengin bir alandır bu bölge. Bayrampaşa gibi İstanbul’un en eski su yolları olan ve Tarihi Yarımada’ya su taşıyan Halkalı Su Yolları üzerinde bulunan, bir zamanlar Suriçi’nin tek akarsuyu olan Bayrampaşa Deresi’nin(Lykos) hayat bulduğu bir bölgeden, hele ki Ferhatpaşa Çiftliği gibi içinden bir zamanlar Cicoz Deresi’nin aktığı, hemen batısından Ayvalıdere’nin geçtiği bir alandan bahsediyorsak bu çok şaşırılacak bir durum değildir.
Ferhatpaşa Çiftliği’ndeki en önemli su yapılarından bir tanesi, eski su yolu haritalarında Çifte terazi olarak belirtilen, bir tanesi ne yazık ki bugüne gelemeyen su terazisidir.
1988-1989 yıllarında otogar inşa edilirken yıkılan bu terazinin aksine, diğer su terazisi sökülerek yine Bayrampaşa'da çok yakın bir noktaya taşınmıştır. (Aşağıda Altıntepsi Su Terazisi olarak ayrıca ele aldım.) Diğer terazinin değerinin bilinmeyip değerinin yıkılması çok acı.



Ferhatpaşa Çiftliği’nin barındırdığı en önemli tarihi kalıntılardan birisi ise dikdörtgen şeklindeki sarnıçtır.
Bu yapının birkaç metre kuzeyinde daha küçük bir diğer sarnıç daha yer almakta.


Yıllardır, Ferhatpaşa Çiftliği’nin yanından her geçtiğimde dikkatimi çeken, özellikle metroyla Otogar ile Esenler Durakları arasında yolculuk ederken net bir şekilde görebildiğim ve merak ettiğim bu iki tarihi kalıntıdan özellikle de büyük olanı yakından incelendiğinde gerçekten de hayli ilgi uyandırıcı. Mimari yapısından yola çıkılarak 18.yy. ikinci yarısında yapılığı düşünülen, dış cepheleri kesme küfeki taşından, içleri ise tuğladan örülmüş olan, su depolamak amacıyla yapılmış bu iki sarnıçtan büyük olanı 12 m. X 19,50 m. ebadında ve 5,50 m. derinliğinde,



geniş bir havuzu andıran yapının içerisi, yani zemini ise toprak ve ne yazık ki çöplerle dolu.







Yanı başında yer alan, 5,30 m. X 11 m. ebadında, 2,60 m. derinliğindeki diğer sarnıcın da durumu çok farklı değil.

Bu iki su yapısının haricinde, Ferhatpaşa Çiftliği arsası üzerinde bugüne ne yazık ki tamamen harabe şeklinde gelebilmiş olan bir diğer değerli su yapısı ise çiftliğin çeşmesi.
Yapım yılı tam olarak bilinmese de, muhtemelen çiftlikle aynı dönemde; 16 yy.da yapılmış olması gereken çeşmeye dair tek fotoğrafı, geçtiğimiz yıllarda Bayrampaşa Belediyesi tarafından yayınlanan ‘Osmanlı’dan Cumhuriyete Belge ve Fotoğraflarla Bayrampaşa’ adlı kitapta bulabildim.
Üzerindeki işçiliğin dikkat çekici olduğu oldukça zarif bir ayna taşına sahip bu küçük çeşmenin, alt kısmında fotoğrafta görülmeyen, hayvanların da su içebilmelerini sağlayan geniş bir yalağı olması gerekli. Acaba, bu kalıntıların ayrıca muhafaza edilip, bu fotoğraftan yola çıkarak bu çiftliğin arsası içerisine ya da hiç değilse Bayrampaşa Altıntepsi Mahallesi’nde bir sokağa çiftliğin o güzel günlerinin anısına buna benzer bir çeşme yapılması bilmem mümkün olabilir mi?
Son olarak, çiftlik arsası üzerinde yer alan tarihi taşlardan kısaca söz etmek isterim. Bölgede, İstanbul Arkeoloji Müzesi tarafından 1996 yılında yapılan çalışmalarda Osmanlı Dönemine ait sikkelere, çanak çömlek parçalarına ve yapı kalıntısı olduğu düşünülen mimari nitelikteki taşlara rastlandığı belirtiliyor.
Aynı yıl, 1.derecede tarihi eser olarak tescillenen bu eserlerin ne yazık ki akıbeti belirsiz. Arsa üzerinde dağınık bir şekilde rastladığım, bir kısmının üzerinde ateş yakıldığı için kararmış olan taşların ise aynı çalışmada Bizans Dönemine ait olabileceği belirtiliyor.
Bu da bu bölgede, Ferhat Paşa’nın yaptırdığı saraydan daha önce, Bizans Döneminde de bir yaşam alanı olabilme ihtimalini doğuruyor.
İşte, yaklaşık olarak en az 500 yıllık bir geçmişe sahip olduğu düşünülen, İstanbul tarihinde her zaman önemli bir rolü olmuş olan, yemyeşil ağaçları, içinden akan dereleri ile bir zamanlar cenneti andıran Ferhatpaşa Çiftliği’nden geriye kalanlar ve çiftliğin bugünkü durumu. Dilerim, hiç değilse bugüne kadar gelebilmiş olan bölümü korunur, yapılaşmaya ve ranta kurban gitmez ve tarihi kalıntılar koruma altına alınır. Bugünkü küçücük haliyle bile otoyolların, beton binaların arasında adeta bir vaha edasıyla insanın ruhuna bir nebze huzur veren bu çiftliğin değerinin bilinmesi, Bayrampaşa’ya ve İstanbul’a değer katması dileğiyle…

2) Sadrazam Bahir Mustafa Paşa Çeşmesi

İstanbul içerisinde oldukça stratejik bir konumda olmasına, tarihte önemli bir rol oynamasına ve yeni bir yerleşim yeri olmamasına karşın Bayrampaşa İlçesi sınırları içerisinde, Ferhatpaşa Çiftliği içerisindeki  yıkılmış ve harabe halinde olan çeşmeyi saymazsak sadece iki tane tarihi çeşme bulunur.
İlçedeki iki çeşmeden bir tanesi, ilçe topraklarının doğusunda Eyüp ile olan sınırında, Rami-Kışla Caddesi üzerinde, Yenidoğan Mahallesi sınırları içerisinde Topçular Semtinde yer alan Sadrazam Bahir Mustafa Paşa Çeşmesi’dir.

Rami-Kışla Caddesi ile eski adıyla Cicoz Yolu’nun, yeni adıyla Sahabeler Caddesi’nin köşesinde yer alan, her gün evlerine ya da iş yerlerine ulaşmak için Topkapı-Habipler Tramvayını kullanan binlerce insanı ve elbette, önemli bir arter olan, Fatih ve Edirnekapı’yı Eski Edirne Asfaltı’na, 2.Çevreyoluna bağlayan Rami Kışla Caddesi üzerinden araçlarla ya da yayan gelip geçen sayısız kimseyi selamlayan bu güzel çeşme 1752 yılında, Sultan 1.Mahmud Döneminde, Sadrazam Bahir Mustafa Paşa tarafından yaptırılmış olup bugün 250 yılı aşkın bir geçmişe sahiptir.
Trakya ve Avrupa seferlerine çıkan Osmanlı ordusunun kullandığı güzergahın üzerinde bulunduğundan kervan çeşmesi olarak da anılmaktadır.

Çeşmenin banisi Bahir Mustafa Paşa Çorlu doğumlu olup, köse ve imrahor lakaplarıyla da anılmıştır ve, Sultan 1.Mahmud, Sultan 3.Osman (Genç Osman) ve Sultan 3.Mustafa Dönemlerinde toplam üç kez sadrazamlık yapmış olup, 1765 yılında vefat etmiştir. Bu çeşmenin dışında, çeşmeye oldukça yakın bir bölgede, Eyüp Otakçılar’daki Nakşibendi Tekkesi de yine Bahir Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır.

1752 yılında inşa edilen, 1886 yılında onarılan çeşmenin geniş bir haznesi bulunmaktadır.
Çeşmenin haznesi taş ve tuğladan, yüzü ise taştan inşa edilmiştir. Oymalı bir kemeri ve 10 mısra uzunluğunda bir kitabesi bulunan çeşmenin piramit şeklindeki çatısı da taştan yapılmıştır.


Haznesinin kuzeybatı yönüne bakan duvarında, içeriye yani hazneye açılan bir pencere bulunmaktadır.
Musluğu olmayan, suyu akmayan çeşmenin haznesi de bugün penceresinden içeriye eğilip çekmeye çalıştığım fotoğraflar sayesinde görebildiğim üzere ne yazık ki çöplük olarak kullanılmaktadır.


3) Ferhatpaşa Çeşmesi

Bayrampaşa İlçesi sınırları içerisinde, Sadrazam Bahir Mustafa Paşa Çeşmesinin dışında bugüne gelebilen diğer tarihi çeşme ise Ferhatpaşa Çeşmesidir.




Sadrazam Bahir Mustafa Paşa Çeşmesi’ne oldukça yakın bir mesafede; Rami-Kışla Caddesi’ni Bayrampaşa’nın merkezine; Tuna Caddesi’ne bağlayan eski Cicoz Yolu, bugünkü adıyla Sahabeler Caddesi’nden güneye doğru kıvrılan, üzerinde birçok hafif sanayi tesisinin bulunduğu Ferhatpaşa Caddesi’nde yer alır.


Kitabesi olmadığı için tam olarak yapım tarihi ve banisi bilinmemekle beraber, birçok kaynakta; Mimari özelliklerinden yola çıkarak 19 yy.da, 1850-1870 yılları arasında yapılmış olduğu belirtilmektedir. Fakat, çeşmenin mimarisi, 19 yy.dan ziyade 16 yy. Klasik Türk Çeşme Mimarisine daha yakındır. Çeşmeye adını veren Sadrazam Ferhat Paşa’nın da yaşamış olması bu ihtimali kuvvetlendirmektedir. 16 yy.da, bugünkü Bayrampaşa İlçe sınırları içerisindeki bilinen ilk yaşam alanı olan Ferhatpaşa Çiftliği’ni kurarak ilçe tarihinde çok önemli bir role sahip olduğunu ve bu çeşmenin üzerinde bulunduğu caddenin de adını ondan aldığını biliyoruz. Eğer çeşme gerçekten 1800’lü yıllarda, Ferhat Paşa’nın ölümünden neredeyse 300 yıl sonra inşa edilmiş ise büyük ihtimalle, banisi bilinmeyen bu çeşme, üzerinde yer aldığı caddenin adıyla anılmakta. Öyle ya da böyle; Çeşmenin, Bayrampaşa’ya; Her ne kadar günümüzde değeri bilinmese de, adeta bir açık hava arkeoloji müzesini andıran Ferhatpaşa Çiftliği gibi bir alanı kazandıran, burada yaptırdığı çiftlik eviyle günümüzden 500 yıl önce bugünkü ilçe sınırlarındaki ilk yaşam alanını oluşturan bir paşanın adıyla anılması kötü sayılmaz. Ancak, elbette ki ,bir gün bu konunun netleşmesini arzu ederim.
Çeşmemizin mimari özelliklerine bakacak olursak, çeşmenin Rokoko üslubunda yapılmış olduğunu söyleyebiliriz. Tamamı kesme Rodos taşından yapılmış olan çeşmenin sade bir ayna taşı ve onu çevreleyen sivri bir kemeri vardır.

Kemerinin ortasında ve iki yanında birer çiçek motifli rozet yer alır. Çeşmenin basık ve küçük bir piramiti andıran ve yine Rodos taşından yapıkmış olan çatısının hemen altında çeşmeyi dört bir yanını çevreleyen saçağı yer alır.
Çeşmenin arkasında, haznesine açılan küçük bir pencere bulunur.



Genel olarak iyi bir durumda olduğunu söyleyebileceğim çeşmenin en sevindirici özelliği ise, İstanbul’un birçok çeşmesinin aksine suyunun halen daha akıyor olmasıdır.
Çeşmeyi ziyaretim esnasında, suyunun içme suyu olduğunu ve bu suyun, hemen önünde bulunduğu Karaca Home Mağazası tarafından bağlandığını öğrendim. Bu noktada, Karaca Home’u tüm kalbimle tebrik ederim.

4) Alipaşa Su Kemeri (Şirin Kemer)



Şirin Kemer olarak da anılan Alipaşa Su Kemeri, Bayrampaşa’da, Yıldırım Mahallesi sınırları içerisinde, Eyüp-Silahtar-Gaziosmanpaşa ve Metris-Esenler Bağlantı yollarının arasında, Hal Kavşağının içerisinde yer alan, viyadüklerin, otoyolların arasında kalmış ve ne yazık ki değeri bilinmeyen, muhteşem bir Osmanlı Dönemi eseridir.






Yüzyıllar boyunca İstanbul’un merkezine yani Suriçi olarak da anılan Tarihi Yarımadaya su taşıyan, İstanbul’un en önemli ve en eski su yolu olan Halkalı Su Yollarının bir kolu olan Beylik Suyunun güzergahı üzerinde, daha önce yerinde olan ve aman içerisinde harap olup yıkılan üç gözlü, küçük bir kemerin yerine 1790 yılında inşa edilmiştir.




Bugün, Ayvalıdere’nin hayli cılızlaşmış bir kolu üzerinde yer alan, altta altı üstte sekiz toplam 14 gözü bulunan bu güzel eser zamanında, kaynağını Mahmutbey’den alan ve ilk kez Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılıp, daha sonra Sultan 1.Mahmud Döneminde onarıldıktan sonra Beylik Suyu olarak anılan bu su yolunun üzerinde önemli bir göreve sahipti. Mahmutbey’den doğup, Mazul Kemer’den geçtikten sonra, ilk önce Esenler Atışalanı’ndaki kubbeye (Avasköy Sebili), oradan Atışalanı Su Kemerine (Avasköy Kemeri) ulaşan Beylik Suyu, Alipaşa Kemerini aştıktan sonra Taşlıtarla Kubbesine (bugünkü Gaziosmanpaşa), daha sonra ise Edirnekapı’ya ulaşıp, Edirnekapı’dan Suriçi’ne girerdi. Suriçi’ne girdikten sonra ise aralarında Karagümrük Mahallesi, Fatih Camii, Sultan Mahmud Türbesi, Ayasofya Camii gibi önemli noktaların da bulunduğu 37 farklı noktaya su dağıtır ve Topkapı Sarayı’nda son bulurdu.

Bir zamanlar, bu denli önemli bir su yolunun üzerinde bulunan bu değerli kemerin ne yazık ki daha sonraki yıllarda değeri bilinmemiş ve kemer kaderine terk edilmiştir. Her geçen yıl, zamana biraz daha yenik düşen kemerin, ilk olarak 1979 yılında üzerinde ‘Maaşallah’ ve yapım yılı yazan taş madalyonu düşmüş ve bir daha bulunmamak üzere kaybolmuştur.


Ardından, kemerin taşları yavaş yavaş kırılmaya, bazı taşlar sökülüp çalınmaya, kemerin altı madde bağımlılarının yatağı olmaya başlar. 2000’li yıllarda, bugün yanında yer alan viyadüğün inşa edilmesinin ardından çukurda kalmış, geçtiğimiz aylarda elektrik kablolarını kemerin altından geçirmek için kepçelerle yapılan kazılarda da zarar görmüştür.
Son olarak, kemerin onarılacağını, restore edileceğini duydum. Bu elbette sevindirici, ancak bunu yaparken kemerin aslına uygun bir şekilde restore edilmesi, Esenler Atışalanı’ndaki Avasköy Kemerinde olduğu gibi yenileme yaparken kemerin özgünlüğü kaybettirilmemeli.




5) Altıntepsi Su Terazisi

Terazidere Mahallesi sınırları içerisinde, Kazım Karabekir Caddesi, E.Nihat Sözeri Caddesi ve Ata Sokak’ın çevrelediği parkın içerisinde yer almakta olan bu su terazisi,  Bayrampaşa’nın bugüne gelebilmiş olan tek su terazisidir. Bir diğer su terazisi ile birlikte daha önce Ferhatpaşa Çiftliği'nde bulunan  terazi(Çifte teraziler), 1988-1989 yıllarında Otogar inşa edilirken bugün bulunduğu noktaya taşınmıştır. Diğer terazi ise ne yazık ki yıkılmıştır. Aşağı yukarı 10 m. yüksekliğinde, kare planlı olan su terazisi tamamen kesme taştan inşa edilmiştir. Köşeleri yuvarlak sütunlarla yumuşatılmıştır. Üst kısmındaki su haznesine tırmanabilmek için yapılmış basamaklarının bir kısmı halen daha terazinin güney cephesinde mevcuttur.  
Bu su terazisinin görevi, bir zamanlar Halkalı Sularından, o zamanki adı Çıfıtburgaz Köyü olan Bağcılar yakınlarından doğan, Mazul Kemer, Avas (Atışalanı) Kemeri ve Alipaşa su kemerlerinden geçtikten sonra bu teraziye ulaşan suyun basıncını ayarlamak ve pompalamaktı.


Terazidere Mahallesi, adını bu teraziden ve yakınında bulunan, büyük bir kısmı yer altına alınmış olsa bile halen daha cılızca alan Ayvalıdere’den almıştır. Su terazinin, günümüzde işlevini tamamen yitirmiş olsa da, İstanbul’daki bir çok teraziye göre daha iyi bir durumda olduğunu söyleyebilirim.



6) Maltepe Kışlası (Asakir-i Mansure Hastanesi)

Bugün Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü olarak hizmet veren, Bayrampaşa’nın Orta Mahallesi’nde, Çarşı Caddesi ile Tümen Sokak arasında yer alan tarihi yapı, 1827 yılında Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi’nin önerisi üzerine Sultan 2.Mahmud’un emriyle Asakir-i Mansure adında bir askeri hastane olarak inşa edilir.
Ortasında geniş bir avlusu olan, dört cepheli, ön cephesi tek, diğer cepheleri ikişer katlı, oldukça görkemli bir yapıdır. Mimarı ünlü Balyan Ailesi’ne mensup mimar Kirkor Amira Balyan’dır.
Kışlanın en ihtişamlı bölümü ise giriş kapısıdır. Tamamen mermerden, Türk-Rokoko Üslubundaki bu kapının üzerinde Sultan 2.Mahmud’un tuğrası, Besmele-i şerif ve Türkçe karşılığı ‘’Onda insanlar için şifa vardır.’’ olan Nahl Suresi’nin 69.ayetinden bir bölüm ‘’Fihi şifaun linnas.’’ yazar. Kapının her iki yanında ise hattat Yeserizade Mustafa İzzet Efendi’nin yazdığı 32 beyitlik kitabe yer alır.

İstanbul’un geçmişindeki kolera salgınlarında, 1853-1856 yılları arasında süren Kırım Savaşı esnasında Fransız askerlerinin , 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı döneminde askerlerimizin tedavisinde çok büyük rol oynayan bu tarihi yapı 1.Dünya savaşı (1914-1918) zamanında ise bulaıcı hastalıklar hastanesi (intaniye) olarak hizmet verdikten sonra 1922 yılında kapatılmıştır. 1928 yılında askeri lise olarak yeniden hizmet vermeye başlayan kışla, bir süre 66.Tümenin karargahı olarak kullanıldıktan sonra, 1980 yılında askeri kimliğini yitirmiş ve Milli Savunma Bakanlığı tarafından Emniyet Müdürlüğü’ne tahsis edilmiştir.
Bu tarihi yapı, 1986 yılından beri Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü olarak kullanılmaktadır.
Fotoğraf çekimi yasak olduğundan Nidayi Sevim tarafından dünyabizim.com adlı sayfada yayınlanan fotoğrafı kullandım.

7) Ali Ülker Ortaokulu (Fatih 32.Mektep)


Bayrampaşa’nın tarihi değer taşıyan bir diğer yapısı ise Maltepe Semtinde yer alan ve 1924 yılında Fatih 32.Mektep adıyla inşa edilip, bugün Ali Ülker Ortaokulu olarak hizmet veren yapıdır. Bugün, yanında yine okul bünyesinde yeni, modern yapılar bulunsa da bu tarihi yapının bugüne gelebilmesi sevindiricidir.

Orta Mahalle sınırları içerisinde, İbrahimağa Caddesi üzerinde bulunan bu ortaokul Bayrampaşa İlçemizin en eski okuludur.

İşte, sizlere İstanbul’un çok sevdiğim ve çok özel bulduğum, içine girilmedikçe belki sevilmeyen ancak havasını soluyunca, mahalle kültürü, sıcak kanlı insanları, samimi atmosferiyle insanı kendisine hayran bırakan, vazgeçilmeyen  Bayrampaşa’yı kendimce kaleme almaya çalıştım. Umarım, keyifle okumuşsunuzdur.
Not: Eski fotoğraflar ve Maltepe Kışlası'nın nizamiye kapısının fotoğrafı hariç tüm fotoğraflar bana aittir. Yazı boyunca kullandığım fotoğrafların dışında, aşağıda, Kaynakça bölümünün altında Bayrampaşa'da çektiğim fotoğraflardan oluşan bir foto galeri de yer almaktadır.

Faydalandığım kaynaklar:


- Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Belge ve Fotoğraflarla Bayrampaşa (Bayrampaşa Belediyesi, 2016)
- Haliç Postası (Twitter)
- Esenler Nostalji Sayfası(Facebook, Instagram)
- Su vakfı
-Halkalı Suları (Kazım Çeçen, İSKİ)

- Milliyet Gazetesi Arşivi

Foto Galeri


Yıldırım Mahallesi Sınırları içerisinde bulunan Bayrampaşa Şehir Parkı(Adapark)

                                                Demirkapı Caddesinde akşam
Adapark'tan Bayrampaşa gece manzarası
Altıntepsi Merkez Camii

2008'de Silivri'ye taşınan Eski Bayrampaşa(Sağmalcılar) Cezaevi'nin yerinde yükselen inşaatlar


Bir zamanlar ünlü üzüm bağlarının olduğu Numunebağı caddesi

Demirkapı Caddesi ve civarının1946'dan2018'e geçirdiği değişim

Demirkapı Caddesi'nde akşam

Bayrampaşa'nın en renkli caddesi Demirkapı


 Beşkardeşler Dondurması ve Demirkapı Caddesi          Rengarenk şemsiyeleriyle Sardunya Sokak

2017'de çevrilen neşeli, güzel bir Bayrampaşa Filmi

Bayrampaşaspor'un stadı Çetin Emeç Stadyumu

Temel Reis Bayrampaşa'da :)

Terazidere, Manastır Caddesi

Bayrampaşa Şehir Parkı'nda sembolik olarak yetiştirilen enginar
Eski Cezaevi Kavşağındaki enginar heykeli

Kadife Kavşağındaki fıskiyeli enginar havuzu
              Altıntepsi'de Günnehar Ağabeyimin mekanı, trileçenin İstanbul'a yayıldığı nokta

                                                    Adapark'tan bir kare daha...

Sağmalcılar Metro İstasyonu'nda gün batımı

                                                     Tuna Caddesi'nde akşam

İsmetpaşa Caddesi'nde gün akşama dönerken...
                                            Kocatepe Mahallesi'nde yer alan Forum İstanbul

Kocatepe Metro İstasyonu ve Forum İstanbul'un maskotu sevimli tekir


Murat Mahallesi, Kalaman Sokak
Kosova Caddesi

Kosova Caddesi

Kosova Caddesi
                                             
                                           Karlı bir akşamda Bayrampaşa; Avrupa Otobanı

                                              Karlı bir günde Bayrampaşa 2019


2019 Şubatının karlı bir akşamında; Altıntepsi, Karlı Sokak. :) 
Yeni fotoğraflar eklenmeye devam edecektir...