13 Eylül 2018 Perşembe

Taksim Maksemi ya da Taksim'e Adını Veren Yapı

              
Maksem sözcüğü Arapça bir sözcük olan ‘taksim’ sözcüğünden türemiştir. Taksim, günümüz Türkçesinde dağıtım, bölüştürme anlamına gelmektedir.


 Taksim Meydanı üzerinde, İstiklal Caddesi’nin girişinde sekizgen bir kümbeti andıran tarihi bir yapı dikkate çarpar. Her gün önünden 100.000’lerce insanın, kendisine fazla dikkat etmeden önünden geçip gittiği, hatta farkına bile varmadığı bu güzel yapı İstanbul’un en popüler semtlerinden birisi, hatta belki de en popüleri olan Taksim Semti’ne adını veren TAKSİM MAKSEMİ’dir.

 Bu güzel eserin öyküsü 18 yy.ın ilk yarısına uzanmaktadır. Sürekli büyümekte, gelişmekte ve kalabalıklaşmakta olan İstanbul’da; 1730’lu yıllara gelindiğinde, o döneme dek çok büyük bir bölümü Suriçi’nde (Tarihi yarımada) yer alan kentin yerleşim alanı, yavaş yavaş surdışına doğru taşmaya başlamış, özellikle Haliç’in diğer yakasında yer alan ve ağırlıklı olarak gayri müslimlerin, özellikle de Levantenlerin yaşadığı Galata, Pera (Beyoğlu), bir Rum mahallesi olan Tatavla (Kurtuluş) ve her zaman Müslüman nüfusu barındıran Kasımpaşa giderek daha da kalabalıklaşmıştır. Bunun yanı sıra, bu bölgede yerleşim kuzeye doğru da kaymaya, Galata ve Karaköy bölgesinden Boğaziçi’ne doğru uzanan Tophane, Fındıklı ve Kabataş gibi bölgelerde de nüfus artışı kaydedilmektedir. Bütün bunların sonucu olarak, bölgede su sıkıntısı yaşanmaya başlar. Mevcut isale hatları yetersiz kalmaktadır. Kentin, Haliç’in kuzey yakasında yaşayan nüfusuna su sağlamak için yepyeni bir isale hattının inşa edilmesi kaçınılmazdır. Bunun üzerine, Sultan 1.Mahmud’un emriyle TAKSİM SU YOLLARI olarak anılacak yeni bir isale hattı yapılır. Suyun kaynağı kentin kuzeyindeki Belgrad Ormanları’dır. Belgrad Ormanları’ndan sağlanan su Bahçeköy ve 1.Mahmud Su Kemerleri’nden geçtikten sonra, bugünkü Büyükdere Caddesi’ni takiben Maslak, Ayazağa, Levent, Zincirlikuyu, Mecidiyeköy ve Şişli üzerinden ilk önce; ne yazık ki bugün mevcut olmayan Harbiye Maksemi’ne, ardından güneye doğru yönelerek Taksim Maksemi’ne ulaşmakta ve her gün bu maksemden pompalanan 2.132 m3 civarı su Pera(Beyoğlu), Galata, Tophane, Fındıklı ve Kasımpaşa gibi birçok farklı semte verilmekteydi. Elbette, bu noktada bu maksemin yapıldığı yerin Taksim Meydanı olarak seçilmesinde, Taksim'in çevresindeki Beyoğlu, Cihangir, Tophane, Fındıklı, Tarlabaşı ve Kasımpaşa gibi semtlere nazaran daha yüksek bir rakımda bulunmasının büyük rol oynadığını ve Taksim Su Yolları üzerinde yer alan ve en fazla bilinenleri; Elmadağ’daki Taksim Su Terazisi

ve Kasımpaşa’daki Piyalepaşa Su Terazisi olan birçok su terazisinin de bu semtlere suyun ulaşmasında çok önemli görev üstlendiklerini belirtmeliyiz.

 Taksim gibi İstanbul’un gözbebeği bir semte adını veren maksemimize geri dönecek olursak, maksemin Taksim Su Yolları ile beraber, 1730’lu yıllarda, tam olarak da 1732 senesinde inşa edildiğini söylemeliyiz. Sekiz köşeli, tamamı küfeki taşından yapılmış olan maksemin çatısı da sekizgen bir piramit şeklindedir. Dört tane penceresi bulunan maksemin duvarları ve kubbesi klasik Türk nakışlarıyla süslü olup, kitabesi İstiklal Caddesi Yönü’ne açılan kapısının üzerinde yer alır. Kitabenin üzerinde yer alan penceresinin iki üst yanında ise Osmanlı Mimarisi’nin en muazzam inceliklerinden olan iki adet kuş köşkü yer alır. Ne mutlu ki, günümüzde de kuşlar bu sevimli köşklerden yararlanırlar. Maksemin, meydan yönüne doğru hemen sağ cephesinde ise suyu akmasa da, görüntüsüyle eserin güzelliğine güzellik katan mermerden yapılmış, çok zarif bir çeşme yer alır. Bu çeşme, maksemle beraber 1732 yılında inşa edilen Sultan 1.Mahmud Çeşmesi’dir.
Geçtiğimiz yıllarda restore edilen maksem, günümüzde İ.B.B Beyaz Masa İletişim Merkezi olarak kullanılmaktadır.
Not: Bazı noktalarda İ.B.B tatafından 2010 yılında yayınlanan'' İstanbul'un 100 su yapısı'' (Yazar: Davut Hut)adlı eserden yararlandım. Son fotoğraf olarak paylaştığım 'Taksim Maksemi'nin Grave T.Smith tarafından çizilmiş1828 yılına ait planı da bu eserden alıntıdır.