11 Mart 2016 Cuma

Geçmişte donup kalmış zaman ya da Samatya ve İçkalpakçı Çıkmazı...

Çoğu kimsenin aksine bir çok şeyi yalnız başıma yapmaktan keyif almama ve bundan mutlu olmama karşın, ruhumun bir yanı her zaman yalnızlıktan korkmuştur. Erol Evgin'in ünlü şarkısındaki gibi 'evlerin ışıkları bir bir yanarken' yalnız ve karanlıkta kalmak beni hep korkutmuştur. Belki bu sebeptendir sıcak ve samimi bir havanın hakim olduğu, mahalle kültürünün bir nebze olsun devam ettiği, herkesin bir birini tanıdığı ve dayanışma içerisinde akıp giden hayatların yaşandığı orta halli, eski İstanbul mahallelerini sevmem, ruhumun bir yanının o dar sokaklarda, mahalle aralarında sürekli gezmesi, huzur araması.

Bu mahallelerin çok büyük bir bölümü 'tarihi yarımada' olarak anılan, bir kısmı bugüne kadar gelebilmiş Bizanslılardan kalma surlarla çevrili 'Suriçi' Bölgesinde, Fatih İlçesi sınırları içerisinde yer almakta. Kocamustafapaşa'nın sahile yakın kısmını kapsayan Samatya Semti de şüphesiz bu setler arasında en özel olanlarından. Şehremini'de tramvaydan inip sırasıyla Başvekil, Vezir, Altımermer ve Kuvay-ı milliye Caddeeleri'ni adım adım arşınlayıp Kocamustafapaşa'ya , oradan da Samatya'ya varıp, buram buram mahalle kokan o sokaklarda bir o yana, bir bu yana yürüyüp ruhuma huzur solumak bir süredir en sevdiğim aktivitelerimden birisi.

Ancak, hepsi, bir birinden farklı öyküler, yaşanmışlıklar saklayan Samatya sokakları arasında bir tanesi var ki beni bir başka büyülüyor; İçkalpakçı Çıkmazı.

Kocamustafapaşa Tren İstasyonu'nun arkasında, Samatya'da, uzun bir süredir artık ne yazık ki trenlerin geçmediği tren yoluna paralel uzanan İçkalpakçı Çıkmazı'nda zaman adeta yıllar öncesinde durmuş gibi. Bir kısmı cumbalı, tek katlı, halen soba ile ısınan evler, yağ tenekelerinden saksılar, kediler,tüm sokağın üzerine çökmüş yaşanmışlık kokan esrarengiz bir bulut. Evler yıkılıp, yerlerini sevimsiz ama modern binalara bırakmamışlar, restore de edilmemişler. Evler ve sokak yoksul, insanlar yoksul ve küçük dünyaları içinde yaşıyorlar. 70'li ve 80'li yılların yeşilçam filmlerinde ekranlardan evlerimize, kalplerimize konuk olan, suriçinin eski mahallerinde kıt kanaat geçinen orta direk ve altı hayatlara sahip, ama mutlu olmayı bilen o dost simalardan birisinin, mahallenin sevimli turşucusu Adile Naşit'in, mahallenin yakışıklı bir gencine karşılıksız sevdaya tutulmuş ama yine de mutlu Ayşen Guruda'nın sanki bir yerden, her an karşınıza çıkacağı hissine kapılıyorsunuz bu kısa, unutulmuş ve esrarengiz sokakta yürürken...

Şimdi belki de çok başka hayatlar yaşanıyor İçkalkapakçı Çıkmazı'nda, ilerleyen yıllarla birlikte sokağın sosyolojik yapısının büyük ölçüde değiştiği bir gerçek...Olsun biz yine yıllar öncesinin o sıcak mahalle havasının, o fakir ama yüreği zengin insanların orada olduğuna inanalım, çünkü İçkalpakçı, görüntüsüyle bizlere bu hayalleri kurmamıza izin veren, İstanbul'da sayısı oldukça az olan sokaklardan birisi. Kimbilir belki de oradaki hayatlar gerçekten hayalimizdeki gibidir...