Kadıköy’de İbrahimağa adında bir
semt vardır, adı unutulmaya yüz tutmuştur. Bu konuda Mısırlıoğlu, İkbaliye, Yıldızbakkal, Cevizlik
gibi isimleri git gide daha az kullanılan, bugün birçok Kadıköylünün bile
neresi olduklarını bilmedikleri Kadıköy semtleriyle
az çok aynı kaderi paylaşır İbrahimağa. Ne var ki, bu saydığım Kadıköy semtlerine göre bir nebze daha şanslıdır.
Çünkü semte adını veren İbrahimağa Camii dolayısıyla bu isim halen daha anılmaktadır.
Dün, Üsküdar Karacaahmet’teki , bir zamanlar var olan Miskinler Tekkesi’nin önünde bulunan, Hafız
İsa Ağa’nın Üsküdar’da yaptırdığı üç çeşmeden birisi olan Miskinler Tekkesi
Çeşmesi’ni fotoğraflamak için Söğütlüçeşme’den Üsküdar’a doğru yol alırken bu küçük semte de uğradım, sokaklarında
gezindim, insanlarıyla sohbet ettim ve fotoğraflar çektim.
İbrahimağa, İdari olarak Kadıköy’ün
Koşuyolu Mahallesi sınırları içerisine dahil. Konum olarak ise kabaca,
Ayrılıkçeşmesi, Acıbadem Yıldızbakkal, Koşuyolu, Haydarpaşa ve Karacaahmet’in
arasında kalan küçük bir alanın üzerinde kurulu olduğunu söyleyebiliriz.
İbrahimağa Semti’ne adını veren
İbrahimağa, Sultan 3. Murad Dönemi’nin(16 yy. sonları) Babüssaade ağasıdır.
1588 Yılında, o zamanlar gürül gürül akan, bugün ise tamamı yeraltına alınmış
olan ve Kadıköy Rıhtım’daki minibüs duraklarının altından cılız bir şekilde denize
karışan Haydarpaşa Deresi’nin yanında, Haydarpaşa Çayırı üzerinde bir cami ve
külliye yaptırır. Bir süre Kadiri Tekkesi olarak kullanılan bu alan, Sultan
1.Mahmut Dönemi’nde yeniden camiye dönüştürülür. Caminin bulunduğu alan, -hatta
yanından akan Haydarpaşa Deresi bile- bir süre sonra İbrahimağa’nın adını
taşımaya başlar. İbrahimağa'nın kabri de bu caminin avlusunda yer almaktadır.
430 yaşındaki bu cami ve kendisiyle yaşıt olan çeşme
İbrahimağa Semti’nde bugüne gelebilmiş
önemli tarihi eserler olarak karşımıza çıkmakta. Osmanlı Dönemi’nde
hacca gidenlerin Haydarpaşa Çayırı’nda
toplandıktan sonra birlikte namaz kıldıkları; Çatısı ahşap, minaresi tuğla,
duvarları ise kagir olan bu caminin küçük, özgün minaresine ilaveten, yakın
sayılabilecek bir dönemde oldukça uzun ikinci bir minare eklenmiş . Cami , bu
haliyle hayli ilginç bir görüntü sergilemekte.
Caminin hemen yanında yer alan
İbrahimağa Çeşmesi ise, uzun yıllar bir tamirhanenin içerisinde kaldığından ne
yazık ki bazı mimari özelliklerini kaybetmiş, bakımsız ve akmaz bir şekilde adeta
bir utanç gibi insanın yüzüne çarpıyor.
Tüm Kadıköy’ün en eski çeşmelerinden birisi olan bu güzel, değerli
çeşmenin bugün bu halde olması gerçekten çok üzücü.
Caminin, İbrahimağa Camii
Sokak’a paralel avlu duvarının dış cephesine ise 2001 yılında Hacı Halil
Türkkan tarafından, merhume annesi Fatma Hanım’ın hayrına yaptırılmış bir diğer
çeşme bulunuyor.
Tarihi bir çeşme olmasa da, çevresine kattığı güzellik ve içilebilir suyunun akar olması bugün keşfettiğim bu çeşmeyi benim gözümde çok değerli kılmakta.
Tarihi bir çeşme olmasa da, çevresine kattığı güzellik ve içilebilir suyunun akar olması bugün keşfettiğim bu çeşmeyi benim gözümde çok değerli kılmakta.
Çoğunluğu bakımsız kalmış, ahşap
evlerle süslü birkaç sokaktan ibaret bu küçük mahallenin sokaklarında
gezinirken en fazla hoşuma giden şey ise
mahalle kültürünün halen daha devam ediyor olması ve insanlarının sıcak
kanlılığı oldu. İbrahimağa Camii’nin önünde sohbet ettiğim Şükriye Teyze ile
bir arka sokakta, evlerinin önüne sandalye atıp oturan ve mahalleyi
fotoğrafladığımı görünce beni
sohbetlerine davet edip, bir de meşrubat ısmarlayan gençlerle sohbet
ederken bir kez daha karşılaştım. Belki zengin
değil, hatta Kadıköy geneline göre kıyaslarsak yoksul ve bakımsız
sayılabilecek bir mahalle İbrahimağa ve elbette ki İstanbul’un yaşadığı olumsuz
değişimlerden kendi payına düşeni de almış bir mahalle, ancak bu mahallede
herkes birbirini tanıyor, komşuluk ilişkileri devam ediyor, ahşap evlerin
pencerelerinden halen daha sepetler sarkıtılıyor.
Kadıköy’ün göbeğinde, bu
denli merkezi bir noktada yer almasına karşın halen yıllar öncesinden bir
şeyler saklamayı başarmış bir mahalle İbrahimağa. Bu yüzden olsa gerek ki,
mahallelilere samimi sohbetleri ve
ikramları için teşekkür edip, yeniden uğrayacağıma, hatta önümüzdeki aylarda
yayınlamayı dilediğim Kadıköy’ün çeşmeleri ve diğer su yapılarına ilişkin
kitaptan hediye edeceğime dair söz verip, üzerinde yaşadığımız eşsiz şehrin
bize sunduğu diğer güzellikleri, diğer dünyaları keşfetmek için İbrahimağa’dan ayrılıp Üsküdar’a doğru
yol alırken içimde tuhaf bir mutluluk ve ruhumu saran bir huzur duygusu bana
yol boyunca eşlik etti…
Semte ilişkin çektiğim diğer fotoğraflar aşağıda yer almaktadır.
Çok güzel bilgilendirici bir blog olmuş. Güzel semtimin tarihi hakkında daha geniş kapsamlı bir bilgi almak beni mutlu etti. Teşekkürler.
YanıtlaSil