İstanbul’un
Avrupa yakasında yer alan Güngören İlçesi, yüzölçümü açısından İstanbul’un en
küçük ilçesidir. Buna karşın, ilçenin nüfus yoğunluğu oldukça yüksektir.
Esenler, Bağcılar, Zeytinburnu ve Bahçelievler İlçeleriyle komşu olan Güngören,
İstanbul’un denize kıyısı olmayan ilçelerinden birisidir.
Bugün Güngören İlçesi’nin kapladığı alanda 1950’li
yılların sonları, 1960’lı yılların başlarındaki Anadolu’dan İstanbul’a olan ilk
büyük göç dalgasına kadar, bugünkü ilçe merkezi Köyiçi Mevkii’ne denk gelen bölgede
Vidos adındaki küçük bir köy dışında hiçbir yerleşim yoktu. Bugünkü Güngören
İlçesi’nin geri kalan kısmı Merter Çiftliği, Haznedar Çiftliği, Emlak Çiftliği gibi çiftliklerle, boş arsalarla, çayırlarla,
ormanlarla, bağlarla ve bu bölgenin doğal tatlı sularıyla beslenen koyu renk
toprağında, ülkenin en lezzetli
bamyalarının yetiştiği bostanlarla kaplıydı.
Bizans Döneminden beri Vidos adında küçük bir Rum
köyünün yer aldığı bu bölgede inşa edilen ilk önemli eserler; Avcılığa oldukça
meraklı olan ve bu bölgede avlanmaya gelen Sultan Genç Osman tarafından
yaptırılan cami, hamam, av köşkü ve çeşmelerdir. Bu yapılar arasında bugüne
sadece Genç Osman Camii ve caminin hemen yanındaki iki çeşmeden teki
gelebilmiştir. Bu bölgedeki tek yerleşim olan Vidos Köyü ise Osmanlı Dönemi boyunca küçük bir Rum Köyü
olarak kalmış, 19 yy. da yoğun bir Bulgar nüfusunu da barındırmıştır. Osmanlı İstanbul’unda Vidos çayırları, doğal
kaynak suları, dereleri, ormanları ve meşhur bamyasıyla İstanbul halkının
mesire yeri olarak kullandığı bir bölgedir. Ayrıca Samatya ve Yenikapı’nın
yemenici esnafı da, dokudukları yemenileri padişahtan aldıkları izinle suyu bol
olan Vidos’ta yıkarlar. Bugün de Türkiye’nin tekstil ve konfeksiyon merkezi
olan Merter’i sınırları içerisinde barındıran Güngören’in tekstille olan
ilişkisi bir nevi taa o yıllarda başlamıştır.
Vidos’un etnik yapısı cumhuriyetin ilanından sonra
değişmiş, Rumların ve Bulgarların yerlerini Türkler almıştır. 1939 Senesinde
ismi Güngören olarak değiştirilen köy, 1950’li yılların sonlarındaki
Anadolu’dan gelen ilk göç dalgasına dek halkının tarımla uğraştığı küçük bir
köy görünümünü korumayı başarmıştır. Bu dönemden itibaren ise bölgenin nüfusu
giderek artmış, boş arsalar, yeşil alanlar beton binalarla kaplanmış, dereler
yer altına alınmış veya kurumuş, bağların ve bamya bostanlarının üzerinde
mahalleler ve fabrikalar kurulmuş, Haznedar ve Merter Çiftlikleri aynı adları
taşıyan birer yerleşim alanına dönüşmüş ve 1980’li yılların sonlarına gelindiğinde Güngören ve civarı neredeyse hiç
boş arsanın kalmadığı, betona teslim olmuş, çarpık yapılaşmanın rahatlıkla
gözlemlendiği kalabalık bir bölge halini almıştır.
Bu kalabalıklaşmanın sonucu
olarak o tarihe dek Bakırköy İlçesi’ne bağlı olan Güngören, 1992 yılında
Bakırköy’den ayrılarak ilçe statüsüne getirilmiştir.
Bugün Merter, Haznedar, Tozkoparan gibi İstanbul’un
önemli semtlerini de sınırları içerisinde barındıran Güngören, iş merkezleri, tekstil atölyeleri ve sanayi
kuruluşları dolayısıyla özellikle gündüz nüfusunun oldukça yüksek olduğu,
İstanbul’un önemli ulaşım arterlerinin yakınında, merkezi bir konumda kurulu,
yazımın başında belirttiğim gibi yüzölçümü açısından küçük fakat, nüfus
yoğunluğu açısından oldukça kalabalık bir İstanbul İlçesidir.
İlçenin büyük bir bölümünün çok uzun bir yerleşim
tarihi olmamasından ve küçük bir ilçe olmasından dolayı, Güngören’de çok fazla
tarihi eser bulunmamakta.. İlçede, bugüne gelebilen en önemli tarihi eserler
1618-1622 yıllarında Sultan Genç Osman tarafından yaptırılan köyiçi
Mevkii’ndeki Genç Osman Camii, camiyle aynı dönemde yaptırılan caminin önündeki
çeşme, caminin avlu duvarının doğu dış cephesinde yer alan, hayrat olarak
yaptırılan ve yapım tarihi bilinmeyen bir diğer çeşme, ilçenin Esenler ve
Bağcılar İlçeleriyle olan sınırında Üçyüzlü Semti’nde yer alan Ferhatağa
Çeşmesi( Üçyüzlü Çeşme) ve Merter’de yer alan su terazisidir.
Bu tarihi eserleri, çektiğim fotoğraflar ve
haklarında kısa bilgilerle sizler için derledim. Dilerim, keyif alarak
okursunuz.
-Genç Osman Camii:
İlçenin merkezinde, Güngören Köyiçi olarak anılan
mevkiide yer alır. Sultan Genç Osman, avcılığa oldukça meraklı bir padişahtır.
Avlanmak için sık sık, o dönem hiçbir yerleşimin olmadığı, ormanlar, bağlar ve
bahçelerle dolu bugünün Güngören Semti’ne gelir. Bu dönemde (1618-1622) buraya
bir cami inşa ettirir.
Genç Osman, bu caminin yanı sıra, caminin üst tarafına
bir av köşkü, cami ile köşkün arasına bir hamam, caminin kıble yönünde ön
cephesine ise iki adet çeşme yaptırır. Bu
eserlerden günümüze sadece bu cami ve önündeki iki çeşmeden teki ulaşabilmiştir.
Güngören’in Esenler ve Bağcılar İlçeleriyle
kesiştiği sınır noktasında yer alır. Çeşmenin adını verdiği Üçyüzlü Semti Esenler İlçesi sınırları içerisinde kalsa da,
çeşme Güngören İlçe sınırları içerisine denk düşmektedir.
-Merter Su Terazisi
1622’de Genç Osman’ın yeniçeriler tarafından şehit
edildikten sonra top atışlarına maruz kalan cami harabeye dönmüş ve uzun
yüzyıllar boyunca Vidos adındaki bu küçük Rum Köyü’nün yakınında, bakımsızlıktan
kaderine terk edilmiştir taa ki 200 yıl sonrasına, 19 yy.a dek. 19 yy.ın
ortalarına doğru, çayırlarıyla meşhur Vidos’ta keçilerini otlatan Ahıskalı Aşir
Hoca, bu cami harabesiyle karşılaşınca vakıf idaresine başvurur, camiyi yeniden
ihya etmek için görevlendirilir ve kısa sürede büyük çabalarla camiyi yeniden
kullanılabilir hale getirir. Geçtiğimiz yıllarda restore edilen cami bugün
Güngören’in en önemli tarihi eserlerinden birisidir. Ayrıca, Surdışında yer
alan tek padişah camii olarak hayli özel bir konuma sahiptir.
-Genç Osman Camii Çeşmesi:
Güngören Köyiçi’nde Genç Osman Camii’nin kıble
yönündeki avlu duvarının dış cepesinde yer alan bu çeşme, camiyle beraber
1618-1622 yılları arasında yaptırılmıştır. Köyiçi’nin batı yamaçlarından
fışkıran doğal membaa sularıyla beslenen, kesme taştan yapılmış, 16 yy. klasik
Osmanlı çeşme mimarisinin güel bir örneği olan bu çeşmenin en büyük özelliği yıllarca, kış
mevsiminde sıcak, yaz mevsiminde ise buz gibi su akıtmasıdır. Ne yazık ki
çeşmeyi besleyen membaa sularının kaynaklarının üzerine daha sonraki yıllarda
binalar inşa edilmiş ve çeşmenin suyu kesilmiştir. Yakın bir tarihte onarılan
ve bakımlı bir görüntüye kavuşturulan çeşmenin ne yazık ki bugünde suyu
akmamaktadır.
-Genç Osman Camii Hayrat Çeşmesi:
Genç Osman Camii’nin doğu yönünde ne yazık ki suyu
akmayan bir çeşme daha bulunmaktadır. Hayrat olarak yaptırılan çeşmenin ne
yazık ki banisi (yaptıran) ve yapım yılı bilinmemektedir.
- Ferhat Ağa Çeşmesi (Üçyüzlü
Çeşme)
1591-1596 Yılları arasında Ferhat Ağa
tarafından yaptırılan kare planlı çeşmenin tek cephesi cami duvarına
bitişiktir. Yapının geri kalan üç
cephesi de çeşme olarak yapıldığından halk çeşmeye Üçyüzlü Çeşme adını vermiş
ve çeşmenin bulunduğu bölge, yanıbaşındaki metro istasyonu ve bu bölgeden
Esenler’e doğru uzanan semt de bu adla
anılmıştır.
Tüm yüzeyleri küfeki taşıyla kaplı olan
çeşmenin ana cephesinin ayna taşı kaş kemer, diğer iki yüzündeki ayna taşları
ise sivri kemer ile çevrelenmiştir.
Günümüzde, Üçyüzlü Çeşme Camii’nin altında
yer alan ve yakın zamana dek hayli bakımsız olup, önü satış tezgahlarıyla
kapalı olan çeşme kısa süre önce restore edilmiştir. Suyu akmaktadır.
Adını bir
zamanlar bu bölgede yer alan Ahmet Merter Çiftliği’nden alan Merter
Semti’nde, Metropol
Center’ın bahçesinde yer alır. Osmanlı Dönemi İstanbulu’nun en eski ve en uzun
su yolu olan, Tarihi Yarımada’ya su taşıyan Halkalı Su Yolları üzerinde, suyun
basıncını ayarlamak ve dağıtımını sağlamak için inşa edilen birçok su
terazisinden birisidir. Bu terazinin, emin olamamakla beraber, kaynağını
Bayrampaşa’daki Ali Paşa Su Kemeri yakınından alan ve Mevlanakapı’dan Suriçi’ne
giren Halkalı Su Yolları’na ait Turunçluk Suyu üzerinde olduğunu düşünüyorum.
Deniz
düzeyinden 18m. yükseklikteki bir konumda yer alan ve kesme taştan yapılmış olan bu değerli su
yapısının tam olarak yapım yılı bilinmemekle beraber 500 yaşına yakın olduğu
tahmin edilmektedir.
Kaynakça: Güngören Kaymakamlığı, Genç Osman Vakfı, eskiistanbul.net
Kaynakça: Güngören Kaymakamlığı, Genç Osman Vakfı, eskiistanbul.net