İstanbul'un yanı başında, Prens adalarını oluşturan dokuz adadan en küçüklerinden birisi Yassıada. Sivri (Hayırsız) Adayla beraber kötü hatıralara tanık olmuş küçücük bir ada. Orada durur, İstanbullular onu, o İstanbulluları seyreder, adaya vapur ya da motor işlemez,ulaşımı yoktur. 1960 askeri darbesinin simgelerinden birisi olarak öylece bakar durur İstanbul'a.Uzaktan görüntüsü uzun yıllardır yassı bir düzlük üzerinde yükselen iki sivri binadan oluşan bu ada kısa bir süre önce imara açıldı, ismi 'Demokrasi ve özgürlükler adası' olarak değiştirildi. Askeriyeye ait bu iki bina yıkıldı, ada şimdi uzaktan bakıldığında gerçekten sadece yassı bir şekil olarak gözüküyor...Bu noktaya kadar tamam, tarihi açıdan çok da fazla bir değer taşımayan bu iki binanın yıkılması çok da önemli değil (benim gönlüm, yıklılmayıp onarılarak müze haline getirilmesinden yanaydı ama neyse), fakat yeşillik açısından zaten pek de şanslı olmayan adanın tüm yeşil alanını yıkıp üzerine devasa bir otel inşaa etme fikri de neyin nesi acaba?
Bence, adadaki askeriyeye ait binalar yıkılmayıp restore edilerek müze haline getirilmeli, yeşil alanlar mutlaka korunmalı, adada yer alan tarihi Bulwer Şatosu daha fazla ön plana çıkarılmalı,
diğer adalara oranla çok daha açıkta yer alması ve İstanbul Boğazı'nın güney çıkışından gelen akıntıların adanın yakınlarından geçmesi göz önünde bulundurulduğunda temiz sayılabilecek bir denize sahip olan adada plajlar açılmalı ve adaya düzenli vapur seferleri konularak, halkımızın hem kültürel, hem de turistik geziler yapması sağlanmalıydı. Bu yazdıklarımın belki bir kısmı gerçekleşecek ancak adanın arkeolojik kalıntılarını ve yeşil alanını tamamen yok eden bu otel gerçekten çok gereksiz. Yazık oldu...